TÜRKİYEDE ÖZEL EĞİTİM TARİHÇESİ

Ülkemizde özel eğitim gerektiren çocukların eğitimine 1889 yılında İstanbul Ticaret Mektebi bünyesinde işitme engelli çocuklara eğitim veren bir okulun açılması ile başlanılmıştır. Daha sonra bu okula görme engellilerle ilgili bir bölüm eklenmiş, okul 30 yıl eğitim verdikten sonra kapatılmıştır.
1921 yılında Özel İzmir Sağırlar-Körler Okulu açılmış ve bu okul 1924 yılından 1950 yılına kadar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na bağlı olarak özel eğitim hizmetlerini sürdürdükten sonra aynı yıl Millî Eğitim Bakanlığı'na devredilmiştir.
1950 yılından 1980 yılına kadar Özel Eğitim Hizmetleri, İlköğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde bir şube müdürlüğü tarafından yürütülmüştür.
Eğitim sistemimizde rehberlik kavramının gündeme gelmesi ise II. Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllardadır. Bu yıllardaki müfredat programlarında; bireylerarası farklılıklardan, eğitim ve programların bu farklılıklara göre uyarlanması gereğinden bahsedilmeye başlanmıştır.
Marshall Planı çerçevesinde Ülkemize gelen Amerika'lı uzmanların eğitimimizdeki çeşitli geliştirme ve yenileştirme faaliyetleri sırasında, eğitimde ve özellikle rehberlikte kullanılacak ölçme araçlarını geliştirmek üzere Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'na bağlı bir Test-Araştırma Bürosu 1955 yılında kurulmuştur. Bu büro rehberlikte bazı ölçme araçları üzerinde çeşitli çalışmalar yapmış, ancak sonraki yıllarda çeşitli örgütsel düzenlemeler sırasında kapatılmıştır.
06.08.1980 tarihinde 2429 sayılı onayla Özel Eğitim Genel Müdürlüğü kurulmuş, 27.02.1982 tarihinde Daire Başkanlığına, 13.12.1983 gün ve 179 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Özel Eğitim ve Rehberlik Dairesi Başkanlığına dönüştürülmüştür. Aynı yıl çıkarılan 2916 sayılı "Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu"nda, özel eğitime muhtaç çocukların yetiştirilmelerine dair esaslar belirlenmiştir. Ülke genelinde özel eğitim ve rehberlik alanında ihtiyaçların artması sonucu, hizmeti daha etkin ve yaygın olarak yürütebilmek amacıyla 30.04.1992 gün ve 3797 sayılı Kanunla Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Ayrıca, 06.06.1997 tarihli mükerrer 23011 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile engellilere ilişkin özel eğitim esasları belirlenmiştir.
  1930_1950                                                                                                                       Birleşmiş Milletler Antlaşması, 28 Eylül 1945 tarihinde onaylanmıştır. Temel amacı, insan ve hak ve özgürlüklerini hiçbir ayrım gözetmeksizin insanların lehine kullanılmasını sağlamak konusunda uluslararası işbirliğini sağlamaktır.
UNESCO, 4 Kasım 1946 tarihinde kurulmuştur, merkezi Paris’tir. Amacı, insan haklarına saygı, eğitim hakkı, her türlü ayrımcılığa karşı mücadele, barışın korunması, yeni bir uluslararası ekonomik düzenin kurulması gibi ilkelerin geliştirilmesi eyleme geçirme yolunda çaba harcamaktır.
UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu): 1946 yılında üçüncü dünya ülkelerinin çocuklarına yardım sağlamak amacıyla kurulmuştur.
WHO (Dünya Sağlık Örgütü): 22 Temmuz 1946 tarihinde kurulmuştur. Salgın hastalıklara karşı hastalık kaynaklarının kaldırılması ve yaygınlaştırılmış aşılamalar yoluyla başarılı çalışmalar yapmıştır. Türkiye, 1947 tarihinde bu örgüte katılmıştır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 10 Aralık 1948 tarihinde BM kurulu tarafından kabul edilen "insanlık ailesinin bütün üyeleri"nin medeni, siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel haklarını ilan eden İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin hukuksal olduğu kadar siyasi açısından da zorlayıcı bir gücü vardır.
1949 yılında çıkarılan "Korunmaya Muhtaç Çocuklar Yasası" ile yatılı özel eğitim kurumları için yasal koşullar hazırlanmıştır.
1950'li yılların engellilerin toplumsal örgütlenmesi açısından önemli bir gelişmesi Doç. Dr. Mitat Enç öncülüğünde bir grup gönüllüler tarafından Altı Nokta Körler Derneği Eğitme ve Kalkındırma Deneği'nin kurulması olmuştur.
Yine 1950'li yıllarda Özel eğitimin temelde sağlık konusu ve sorunu olmadığı anlaşılmış ve İzmir'deki SSYB'ye bağlı olan Sağır, Dilsiz ve Körler Okulu Ankara'ya nakledilerek MEB'e bağlanmıştır.
Dernek 1960 devriminden sonra yeni hazırlanan anayasaya engelliler ile ilgili hükümleri koydurmayı başarmış, ayrıca bir atölye kurdurarak ilk kez korunmalı işyerleri deneyimine girmiştir.                                                
     1950_1980                                                                                                                  1956 yılında çıkarılan 6660 sayılı Güzel Sanatlarda Fevkalade İstidat Gösteren Çocukların Devlet Tarafından Yetiştirilmesi Hakkında Kanun ile güzel sanatlarda yetenekli çocukların devlet tarafından yetiştirilmeleri ve gerekli önlemlerin alınması hükme bağlanmıştır. Bu yasa İdil Biret ve Suna Kan Yasası olarak 1948 yılında çıkartılmış olan yasanın değiştirilmiş hali olarak bilinmektedir.
Korunmaya muhtaç çocuklar için 15.5.1957 tarihinde 6972 sayılı bir yasa çıkarılarak bu yasanın 22. maddesi ile korunmaya muhtaç çocuklar güvence altına alınmıştır
1961 Anayasasında; engellilerin üretken haline getirilmesi ve özel eğitime ilişkin maddeler açıkça yer alırken, İlköğretim Yasası’na özel eğitimle ilgili hükümler konulmuş ve yasaya dayanılarak ilk defa özel eğitim yönetmeliği çıkartılmıştır.
222 sayılı İlk Öğretim ve Eğitim Kanunu, 1961 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 6. maddesi özel eğitime muhtaç çocuklar için kurulacak sınıflardan bahseder.
Madde12: Mecburi ilköğrenim çağında bulundukları halde, zihnen, bedenen, ruhen ve sosyal yönden özürlü olan çocukların özel eğitim ve öğretim görmeleri sağlanır.
Madde14: Bu madde de ilkokul bünyesinde özel eğitim sınıflarının bulunmasından ve bu okullarda da rehberlik uzmanlarının, özel eğitim ile gezici öğretmenler ve usta öğreticilerin bulunması gerektiğinden bahseder. (Bu kanunun bazı maddelerine daha sonra çıkarılan 2916 sayılı Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanununda yer verildiği için bu kanunun bazı maddeleri 2916 sayılı kanun yürürlüğe girince kaldırılmıştır.)
Avrupa Toplumsal Antlaşması, 18 Kasım 1961 tarihinde imzalanmış ancak 26 Şubat 1965 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Ülkemiz bu antlaşmayı imzalamış ancak onaylamamıştır.
1965 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi bünyesinde “Özel Eğitim Bölümü” kurularak alanın gereksinimi olan özel eğitim öğretmenleri üniversite düzeyinde karşılanmaya başlanmıştır.
1960 yılında kabul edilen Gelir Vergisi Kanunu gereğince sakatlara verilen tazminat ve yardımlardan gelir vergisi alınmadığını anlatmaktadır.
1971 yılında 1475 sayılı İş Yasasında değişiklik yapılarak engellilere %2’lik kontenjan sağlanmıştır.
1971 yılında 1475 sayılı İş Kanunu kabul edilmiştir. Kanunun 50. bendinde “İşverenler, 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları işyerlerinde %2 oranında sakat kimseyi meslek, beden ve ruhi durumlarına göre uygun bir işte çalıştırmakla yükümlüdürler."denilmektedir.
1972 de 1615 sayılı Gümrük Kanunu kabul edilmiş olup 8. maddesine göre malul ve sakatlar tarafından kullanılmak üzere yurt dışından getirilecek olan makine, teçhizat, teşhis ve tedavide gerekli olan ilaçlardan gümrük vergisi alınmayacağı anlatılmaktadır.
1973 tarihinde 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanunda özel eğitimle ilgili maddeler şunlardır.
Madde 6: Fertler, eğitimleri sürece istedikleri ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yerleştirilirler. Milli Eğitim Sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek şekilde düzenlenir.
Madde 7: Temel eğitim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır.
Madde 8: Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkan eşitliği tanınır. Özel eğitime ve korumaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirleri alır.
Madde 9: Fertlerin genel ve mesleki eğitimlerinin hayat boyunca devam etmeleri esastır.
9 Aralık 1975 tarihinde Sakat Kişilerin Hakları Bildirgesi İnsan hakları bildirgesine ek olarak kabul edilmiştir.
1976 yılında işsiz engellileri ve 65 yaş üzerini belli bir gelire kavuşturan 2022 sayılı yasa çıkartılmıştır. Böylece 1980’lere kadar engellilerin eğitimi, rehabilitasyonu, istihdamında ve istihdam edilmeyenlerin belirli bir gelire kavuşturulmasında kısmi de olsa bazı ilerlemeler olmuştur. Ekonomik ve Toplumsal Haklar Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin yasal bir belgeye dönüştürülmüş halidir ve 1976 yılında yürürlüğe girmiştir.
Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Ekonomik ve Toplumsal Haklar Sözleşmesinin devamı niteliğindedir ve 1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
1972 tarihinde Avrupa Konseyi Ülkeleri arasında imzalanmış ve 1977 tarihinde Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesi yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz bu antlaşmayı 13 Temmuz 1976 tarih ve 2023 sayılı yasa gereğince kabul etmiştir.
1982 yılında Türkiye yürürlükteki Anayasa'yı kabul etmiştir T.C. Anayasası'nın Temel haklar ve Ödevler başlıklı kısmında yer alan hükümlerde insan hakları ve temel özgürlüklerini ana ilke edinen ve Türkiye'nin de imzalamış ve onaylamış olduğu ve ulusal hukukumuza dahil sayılan uluslararası antlaşma ve sözleşmeler ve özellikle 4 Kasım 1950 yılında imzalanan İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına ilişkin Avrupa sözleşmesi göz önünde bulundurulmuştur.
       1980_2000                                                                                                                  1982 Anayasamızda eğitimle ilgili maddeler şunlardır.
Madde 42: "Anayasamız, devlet durumları sebebiyle özel eğitime muhtaç çocukları, topluma yararlı kılacak tedbirleri alır." Aynı zamanda Anayasamızın 50., 61., maddeleri başta olmak üzere kanunlara yansıyan bazı hükümlere de yer verilmiştir.
27 Mayıs 1983 tarihinde çıkarılan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile okul çağındaki çocukların eğitim ve öğretimleri MEB ile ilgili kurumlarına ait okullarda geçekleştirilmesi hükmüne bağlanmıştır. 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, özel eğitime muhtaç çocuklar kapsamındaki korunmaya muhtaç çocukları, bunun yanı sıra bedensel, zihinsel, ruhsal özürleri olan korunmaya muhtaç çocukları koruma altına almaktadır.
1986 yılında kabul edilen 3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kanunun özel eğitimle ilgili maddesi şöyledir:
Madde 39: Bakanlık özel eğitime muhtaç kişilere iş hayatında geçerliliği olan görevlere hazırlayıcı özel meslek kursları düzenler. Kursların düzenlenmesinde ve uygulanmasında bu kişilerin ilgi, ihtiyaç ve yetenekleri dikkate alınır. 1981 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan yönetmeliğine göre, sakatlık konusunu "çalışma gücü"ne dayandırmış, vergi yönünden sakatlığı üç kategoride toplamıştır.
1987 yılında 3360 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu çıkartılmış, İlköğretimin sağlanması için genel ve gerektiğinde gezici ilköğretim okulları ve buna yönelik personel istihdamın oluşturulmasına ilişkin olarak özel eğitim de bünyesine almıştır.
1990 tarihinde Çocuk Hakları Sözleşmesi imzalamış, Ülkemiz bu sözleşmeyi, 1994 tarihinde 4058 sayılı yasayla onaylamıştır. Bu sözleşme, BM tarafından Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi'nin tanıtım ve kabul görmesini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.
17 Haziran 1991 tarihinde 20904 sayılı resmi gazetede yayınlanarak Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türk Hükümeti Projesi "Milletlerarası Anlaşma" yürürlüğe girmiştir.
Bu antlaşmanın kapsamını; özürlülerin sayısı, özürlüler ve eski hükümlülerin işe yerleştirilmesine ilişkin politikaları, özürlüler istihdamını arttırmak için gerekli kaynakların sağlanmasını ve koordineli çalışacak kurumları oluşturur.
1991 yılında Gelir Vergisi Kanununda yapılan bir değişiklikle de sakatlık indirimi kapsamı genişletilmiş, sakatlık indiriminden yaralananların içine hizmet erbabının bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişiler, özürlü meslek erbabı ve serbest meslek erbabının bakmakla hükümlü olduğu kişiler ile basit usulde vergilenen bazı sanatkarlar da dahil edilmiştir.
1992 tarihinde 3739 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat Görevleri Kanunu, bünyesindeki bazı kanun hükmündeki kararnamelerin değiştirilmesi yürürlüğe girmiştir.
30.05.1997 tarihinde 573 Sayılı Özel Eğitimle İlgili Kanun Hükmünde Kararname kabul edilmiştir
1997 yılında 573 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin kabul edilmesiyle 1983 tarihinde 2916 sayılı Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu kabul edilmiştir.
3.12.1996 tarih ve 4216 sayılı kanunun verdiği yetkiye dayanarak 30.05.1997 tarih ve 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.
18 Mart 1998 tarih ve 23290 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak “Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” yürürlüğe girmiştir.

GİRİŞ
29 Ekim 1923 günü Türk ulusunun geleceğini şekillendiren en önemli günlerden biridir. Bu günden başlayarak Türk ulusu hızlı bir gelişim ve değişim dönemine girmiştir. Bilimde, sanatta, sporda ve eğitimde önemli gelişmelere imza atılmış ve gelişmenin ancak eğitimle mümkün olacağı kabul edilmiştir. Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde belirlenen haklar gerçek yaşama geçirilmeye çalışılmıştır. Buna göre İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26. maddesinde “Herkesin eğitim hakkı vardır” ifadesiyle tüm bireylerin kendi kişiliği geliştirme yönünde eğitim almaları gerektiği vurgulanmıştır. Böylece özel eğitime gereksinimi olan bireylerin, normal gelişim özelliği gösteren bireylerle eşit eğitim ve yaşam fırsatlarından yararlanmaları için yasal, idari ve eğitsel düzenlemeler oluşturulmaya çalışılmıştır. Özel gereksinimli bireylerin erken bebeklik döneminden başlayarak okul öncesi eğitimlerine, ilköğretim, mesleki eğitim, lise ve üniversite eğitimlerine ilişkin gerekli düzenlemeler oluşturulmaya çalışılmıştır. 80 yıllık Cumhuriyet döneminde özel eğitimin pek çok alanında gelişme görülmüştür.
Bu gelişmelere tarihsel süreç içinde bakacak olursak, Cumhuriyetten önce Osmanlı Devleti dönemindeki “Enderun” üstün yeteneklilerin eğitiminde dünyadaki ilk sistemli eğitim örneğini oluşturmaktadır. Öyle ki pek çok batılı kaynakta, Osmanlı Devleti’nin altı yüzyıl boyunca devam etmesinin temel nedenini üstün yetenekli çocukları Enderun’a devşirme yöntemiyle seçip orada eğitim verdikten sonra ülke yönetimini bu kişilere emanet etmesi olarak gösterilmektedir (Sumption, 1960; Hildreth, 1966; Kirk, 1972. Akt.:Ataman, 1997). Üstün zekalı ve üstün yetenekli kişilerin eğitimi konusunda Osmanlı Devleti döneminde başlatılmış olan bu uygulama daha sonra Cumhuriyet döneminde 1948 yılında İdil Biret Suna Kan Yasası olarak üstünlerin eğitimini yasal güvence altına almada yine diğer ülkelere örnek oluşturacak bir düzenleme haline gelmiştir. Söz konusu yasa 1956’da 6660 sayılı yasa haline dönüştürülerek kapsamı genişletilmiştir (Ataman, 1997).
Enderun uygulaması dışında özel eğitim tarihçesi açısından yine Osmanlı Devleti döneminde 1889 yılında Grati Efendi tarafından İstanbul’da Ticaret Mektebi bünyesinde işitme ve görme engelliler sınıfları açılmıştır. Bu sınıflar daha sonra ayrı bir okul olarak işitme ve görme engellilere 1912 yılına kadar 30 yıl süreyle eğitim vermiştir ( Akçamete ve Kaner, 1999). 1912 yılında kapatılan bu okulun ardından 1921 yılına kadar özel eğitim açısından bir gelişmeye kaynaklarda rastlanmamıştır. 1921 yılında Kurtuluş Savaşı döneminde İzmir’de “Özel İzmir Sağırlar ve Körler Müessesi” adıyla bir okulun açıldığı, daha sonra bu okulun Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlı olarak 1950 yılına kadar hizmet verdiği bilinmektedir (Akçamate ve Kaner, 1997).
Cumhuriyet döneminde özel eğitim alanı açısından en çarpıcı ve önemli gelişmelerin 1950’li yıllardan başlayarak oluştuğunu görmekteyiz. Bu dönemin en çarpıcı gelişmelerinden birisi özel eğitim hizmetlerinin planlanması ve yürütülmesi işi Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı’ndan Millî Eğitim Bakanlığına devredilmesidir. Özel eğitim hizmetlerinin bir bakanlıktan diğerine devredilmesi, konunun bir sağlık sorunu olmaktan daha çok bir eğitim konusu olarak ele alınmasını göstermesi açısından önemlidir. Böylece özel eğitim hizmetleri 1950 yılından başlayarak 1980 yılına kadar İlköğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde bir şube müdürlüğü tarafından yürütülmüştür (Akçamete ve Kaner, 1999).
Yine bu dönemin özel eğitim alanına personel yetiştirmede ilk sistemli çabası 1952 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü bünyesinde kurulan Özel Eğitim Şubesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Şubeye mezuniyetlerinden sonra ülkenin farklı yerlerinde özel eğitimin gelişmesi için hizmet götürecek ve bu alanda gerekli personelin yetişmesine öncülük edecek 40 öğrenci alınmıştır (Enç, Çağlar ve Özsoy, 1987). Şube, 1955 yılında iki dönem mezun verdikten sonra kapatılmıştır (DPT, 1992).
1955 yılında kapatılan Özel Eğitim Şubesi’nin ardından, aynı yıl yine Gazi Eğitim Enstitüsü Bünyesi’nde Ölçme Değerlendirme Labaratuar’ı ile daha sonra Test ve Araştırma Bürosu açılmıştır. Ölçme-Değerlendirme Labaratuarı ile Test ve Araştırma Bürosu ÖSYM’nin temelini oluşturması açısından yine 1950’li yılların önemli olayları arasında görülmektedir (Akçamete ve Kaner, 1999).
1955 yılına ilişkin mevcut kayıtlarda dikkati çeken bir diğer gelişme ise şu anda tüm illerimizde bulunan ve özel eğitim hizmetlerinin bütünlük içinde yürütülmesinde önemli görevleri üstlenen “Rehberlik ve Araştırma Merkezleri”nin temelini oluşturan “Psikolojik Servis Merkezi” nin kurulmuş olmasıdır (Özsoy, 1990)..
1955 yılında yaşanan bir başka gelişme ise, Ankara’da Yeni Turan ve Hıdırlıktepe ilkokullarında zihin engelliler için açılan özel sınıfların, daha sonraki yıllarda “alt özel sınıf” uygulamasına dönüşmesi ve bu durumun günümüze kadar gelen uygulamanın ilk örneklerini oluşturmasıdır (Özsoy, 1990).
1956 ve 1957 yılları ise, özel eğitim alanında iki önemli yasanın kabul yılları olması açısından önemlidir. Daha önce de belirtildiği gibi müzikte üstün yetenek gösteren iki sanatçımız İdil Biret ve Suna Kan’ın 1948 yılında çıkarılan yasa ile eğitimleri devlet tarafından üstlenilmiştir. 1956 yılında çıkan 6660 sayılı yasa ile 1948 yılında çıkarılan yasanın kapsamı genişletilmiş, üstün yetenekli ve üstün zekalı çocukların devlet tarafından yetiştirilmeleri için gerekli tedbirlerin alınması kabul edilmiştir (Şûra Raporu, 1999).
1957 yılında ise 6972 sayılı “Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 22. maddesi ile korunmaya muhtaç çocuklardan özel eğitime gereksinimi olanlar için Millî Eğitim Bakanlığı’nca gerekli önlemlerin alınması güvence altına alınmıştır (Şûra Raporu, 1999).
1960’lı yılların en önemli özelliği, özel eğitime gereksinimi olan bireylerin haklarının 1961 Anayasası’nda devlet tarafından garanti altına alınmış olmasıdır. 1961 Anayasası’nın 48. Maddesinde “herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir” hükmü ile 50. Maddesinde“devlet durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır” hükmü bulunmaktadır. Ayrıca 1960’lı yıllar, özel eğitim açısından hem yasal düzenlemelerin devam ettiği, hem de üniversite bünyesinde personel yetiştirmenin gerçekleştirildiği yıllar olma bakımından da önemlidir. Bu dönemde 1961 yılında yayınlanan 222 sayılı “İlköğretim ve Eğitim Kanunu” nun 12. maddesindeki “mecburi ilköğretim çağında bulundukları halde zihnen, bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan özürlü olan çocukların özel eğitim ve öğretim görmeleri sağlanır” hükmü ile zorunlu ilköğrenim çağında bulunan engelli çocukların eğitimleri yasa önünde tanınmıştır ( Gökçe, Kartal, Rıdvanoğlu, Erezkan ve Alışcı, 2002). Bir başka yasal düzenleme ise 1967 yılında kabul edilen 931 sayılı “İş Kanunu”dur. Bu kanun daha sonra 1971 yılında 1475 sayılı yasa ile yeniden düzenlenmiştir.
Gazi Eğitim Enstitüsünden sonra, Türkiye’de özel eğitimin üniversite düzeyinde ele alınışının ikinci önemli başlangıcı 1965 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi bünyesinde kurulan Özel Eğitim Bölümü olarak görülmektedir. Özel Eğitim Bölümünün kuruluşu alanın gereksinimi olan personeli yetiştirecek bir kaynak olması yönünden önemli bir gelişmedir (Enç, 1972). Lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim veren Özel Eğitim Bölümü alanın personel, yayın ve araştırma gereksinimini karşılamaya çalışmış ve önemli katkılar sağlamıştır. 1978 yılında yürürlüğe giren “Özel Eğitim Öğretmenliği Sertifika Programı” ile ilgili bölüm, özel eğitimin her dalına öğretmen yetiştirmeye başlamış ve 625 sınıf ve ders öğretmeni yetiştirmiştir. 1965 yılından 1982 yılına kadar özel eğitim personeli yetiştirme açısından tek kaynak durumunda olan Özel Eğitim Bölümü 1982 yılında YÖK Yönetim Kurulu kararı ile Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümü ile birleştirilmiştir (Akçamete ve Kaner, 1999; DPT, 1992).
1970’li yıllar giderek daha fazla sayıda engelli öğrencinin ilköğretim düzeyinde eğitim aldığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı engel grubundaki çocuklara yönelik ayrı yatılı gündüzlü okulların sayısı bu yıllarda artış göstermeye başlamıştır.
1971 yılında halen yürürlükte olan 1475 sayılı “İş Kanunu” kabul edilmiştir (Gökçe ve Ark., 2002). Bu kanunun 25. maddesine göre işverenlerin 50 ve daha fazla işçi çalıştırdıkları işyerlerinde %3 oranında engelli birey çalıştırmaları hüküm olarak benimsenmiştir. 1972 yılında yürürlüğe giren 1615 sayılı “Gümrük Kanunu” ile özel gereksinimli bireyler tarafından kullanılacak makine, teçhizat, teşhis ve tedavide kullanılacak ilaçlardan gümrük vergisi alınmayacağı yasal olarak hükme bağlanmıştır (Şahin, 2003). 1970’li yıllarda yürürlüğe girmiş olan bu iki yasa bize engelli bireylerin topluma katılımlarına ilişkin düzenlemelerin yalnızca eğitim ortamlarıyla sınırlı kalmadığını, diğer yaşam alanlarına ilişkin de düzenlenmelerin yapılmaya başlandığını göstermesi açısından önemlidir. 2000’li yıllara gelinceye kadar engelli bireylerin haklarını yasalar önünde korumaya yönelik olarak yapılan bu düzenlemelerin sayısının giderek artmakta olduğunu görmekteyiz (Gökçe ve Ark., 2002).
1970’lı yılların özel eğitim alanı açısından bir diğer önemli özelliği de 1973 yılında kabul edilen 1739 sayılı “Millî Eğitim Temel Kanunu”dur. Bu kanunun 8. Maddesinde “ özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır” ifadesinin yer aldığını görmekteyiz. Bu ifade, özel eğitim hizmetlerinin genel eğitim sistemi içinde yeraldığını göstermesi açısından önemlidir (Gökçe ve Ark., 2002).
1980’li yıllar özel eğitim alanında önemli gelişmelerin ortaya çıktığı yıllardır. İlk olarak 1950 ile 1980 yılları arasında İlköğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde ayrı bir şube müdürlüğü tarafından yürütülen özel eğitim hizmetleri, 1980 yılında genel müdürlük bünyesine alınmıştır. 1983 yılında genel müdürlük Özel Eğitim ve Rehberlik Dairesi Başkanlığı’na dönüştürülmüş ise de 1992 tarihinde kabul edilen 3797 sayılı yasa ile tekrar Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bu yapılanma ile özel eğitim hizmetlerinin, Bakanlık örgütünde genel müdürlük ile, taşra örgütü olarak da illerde Millî Eğitim içinde bir müdür yardımcısı ile ona bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezleri ile yönetimi sağlanmıştır (Akçamete ve Kaner, 1999; Şahin, 2003).
1981 yılına gelinceye kadar özel eğitim alanına üniversite düzeyinde personel yetiştirme yalnızca Ankara Üniversitesi ile sınırlı iken, 1981 yılında sonradan Anadolu Üniversitesine dönüşen Eskişehir İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi’nde “Özel Eğitim Sertifika Programı” başlatılmış ve ülke çapında personel yetiştirme çalışmaları yapılmıştır. Daha sonra 1983 yılında Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Özel Eğitim Öğretmenliği Programı başlatılmış ve ilk mezunlarını 1987 yılında vermiştir (Çağlar, 1990). 1980’li yıllar özel eğitim öğretmeni yetiştirme açısından olumlu gelişmelerin yaşandığı yıllardır. Anadolu Üniversitesi’nde açılan programın ardından 1986 yılında Gazi Üniversitesi Gazi eğitim Fakültesinde Özel Eğitim Bölümü Görme ve Zihin Engelliler Öğretmenliği programları başlatılmıştır.
1982 Anayası’nın 41., 42., 49., 50., 60. ve 61. maddeleriyle ailenin korunması, eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi, çalışma hakkı ve ödevi ile sosyal güvenlik hakkı konularında herkesin yasa önünde eşit olduğu ifade edilmiş, 61. maddede ise “Devlet sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır” ifadesi yer almaktadır. Anayasanın bu maddeleri engelli bireyler için oluşturulması gereken düzenlemelere ışık tutmuştur (Gökçe ve Ark., 2002).
Özel eğitim alanında 1980’li yıllarda gözlenen bir diğer gelişme ise 1983 yılında kabul edilen 2828 sayılı “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu”dur. Bu kanunun 3. Maddesinin c fıkrasına göre “özürlü” doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle normal yaşamın gereklerine uyamama durumunda olup, korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyacı olan kişi olarak tanımlanmıştır. Yine bu kanuna göre özel eğitime gereksinim duyanların genel eğitim-öğretimleri ile meslek kazanmaları hükme bağlanmıştır (Şûra Raporu, 1999).
Özel gereksinimli bireylere özgü ilk kapsamlı yasanın adımlarının atılışı yine 1983 yılında olmuştur. 1983 yılında 2916 sayılı “Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu” yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile özel eğitimle ilgili tanımlar, ilkeler, kurumlar ve görevleri, özel eğitime gereksinimi olan çocukların belirlenmeleri, yerleştirilmeleri, izlenmeleri ile ilgili bölümler yer almış ve bu kanun doğrultusunda çeşitli yönetmelikler yayımlanmıştır (Şûra Raporu, 1999).
Bir başka yasal düzenleme de1986 yılında özel eğitime gereksinimi olan bireylerin iş yaşamına katılımlarını artırma yönünde karşımıza çıkmaktadır. Bu yasa 3308 sayılı “Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası”dır. Bu yasaya göre Bakanlığın özel eğitime gereksinimi olan bireyleri bir işin gereklerine ve iş yaşamına hazırlayıcı kurslar düzenlemeleri hükme bağlanmıştır (Mevzuat, 2002).
1987 yılında 3360 sayılı “İl Özel İdaresi Kanunu” kabul edilmiştir. Bu kanun özel eğitimi de kapsamına almıştır ve ilköğretimin sağlanması için genel ve gerektiğinde gezici ilköğretim okulları ve buna yönelik personel istihdamının oluşturulması esas olarak kabul edilmiştir (Şahin, 2003).
1990’lı yıllar özel eğitim alanında çarpıcı gelişmelerin olduğu yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yıllarda hem personel sayısında, hem de araştırma ve yayın sayısında önemli gelişmelerin olduğunu görmekteyiz. 1990 yılına gelindiğinde özel eğitim alanında yetişmiş personel sayısında da artış olduğu görülmektedir. 1965 yılında özel eğitim alanındaki personel sayısı yalnızca 55 önlisans mezunu, 3 yüksek lisans mezunu ve bir doktora derecesi olan kişiyle sınırlı iken, bu sayı 1990 yılında 625 öğretmenlik sertifikası, 187 lisans, 66 yüksek lisans, 16 doktora, 2 yardımcı doçent, 6 doçent ve 5 profesöre yükselmiştir (Özsoy, 1990).
XIII. Millî Eğitim Şûrası 1990 yılında düzenlenmiş ve özel eğitime gereksinimi olan bireylerin yaygın eğitim olanaklarından daha fazla yararlanmalarını sağlayacak önlemlerin alınması kararları alınmıştır. Şûra kararlarına bakıldığında özel eğitime ilişkin ilk karar, 1953 yılında toplanan V. Millî Eğitim Şûrasında alınmıştır. Bu karar özel eğitime gereksinimi olan çocukların zorunlu eğitim kapsamında görülmeleri şeklindedir. XII. Millî Eğitim Şûrasında ise, özel eğitime muhtaç çocukların eğitimine önem verilmesi ve özel eğitimin ihtiyaç duyduğu öğretmenlerin yetiştirilmesi için yeni programların açılması, özürlü çocukların durumuna uygun bir eğitim öğretim düzeninin kurulabilmesi için gerekli özel araç ve gereçlerin yeterli miktarda sağlanması ve okullarda kullanılması da karara bağlanmıştır ( Şûra Raporu, 1999).
1990 yılında alınan şûra kararları doğrultusunda 1991 tarihinde 1. Özel Eğitim Konseyi toplanmıştır. Bu konseyde değişik engel grupları komisyonları kurulup, her komisyon kendi alanı ile ilgili kararlar almıştır. Alınan önemli kararlardan birisi, gündüzlü öğretime ağırlık verilmesi ve kaynaştırma programlarının yaygınlaştırılması gerekliliğidir. Kaynaştırma programları için hem her engellinin eğitimi alanında uzman kişiler tarafından ve her öğrenci için bireysel olarak programlanması ve sürekli olarak izlenmesi kararı alınmıştır.
Özel eğitim hizmetlerinin daha etkin ve yaygın olarak yürütülebilmesi amacı ile Millî Eğitim Bakanlığında daire başkanlığı şeklinde hizmet veren birim, 1992 yılında 3797 sayılı kanunla Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü şekline dönüşmüş ve özel eğitimle ilgili ayrı şubeleri içeren bir teşkilat haline gelmiştir (Şûra Raporu, 1999)..
1993 yılı Millî Eğitim Bakanlığı tarafından özel eğitim yılı ilan edilmiştir. Bu yıl içinde ilk defa özürlü bireylere hizmet veren kurum ve kuruluşlarla ilgi Özel Eğitim Rehberi çıkmıştır. Özel eğitim yılı nedeniyle yurdun değişik yerlerinde toplantılar düzenlenmiştir. Ayrıca etiketlenmenin olumsuz etkilerinden kurtulmak için ayrı yatılı gündüzlü okulların isimleri, içinde özür ifadesi bulunmayacak şekilde yeniden isimlendirilmiştir.
1990 yılında düzenlenen Şûra’da kaynaştırmanın kapsamının genişletilmesi vurgulanmış olmakla birlikte, yine bu yıllarda ayrı yatılı ve gündüzlü okulların sayısında çarpıcı bir artış olduğu görülmektedir. 1950- 1992 yılları arasında 75 özel eğitim okulu açılmış iken, 1992- 1995 yılları arasında 75 okul daha açılarak toplam sayı 150’ye ulaşmıştır (Şûra Raporu, 1999).
Özel eğitim okullarının sayısında ortaya çıkan bu artışa karşın 1992-1993 eğitim- öğretim yılında kaynaştırma eğitimini yaygınlaştırmak ve iyileştirmek amacıyla 12 pilot ilde okulöncesi, ilk ve ortaöğretim düzeylerinde 88 pilot okul belirlenmiş, bu okullardaki tüm öğretmenler, öğrenciler ve öğrenci velileri kaynaştırma eğitimine alınmışlardır (Şûra Raporu, 1999).Ayrıca 1990’lı yıllarda, engelli gençlerin mesleki eğitimleri için kız meslek liseleri, endüstri meslek liseleri ile ticaret turizm meslek okullarında işitme ve zihinsel engelli çocukların kaynaştırma eğitimleri sağlanmıştır (Şûra Raporu, 1999).
1990’lı yıllar tüm engel gruplarına ilişkin çalışmaların yapıldığı yıllar olarak dikkati çekmektedir. Bu yıllarda işitme, görme, zihinsel ve otistik çocuklara ilişkin yapılan çalışmalarda ve araştırmalarda sayısal bir artış görülmektedir. Ayrıca üstün yetenekli ilköğretim çağı öğrencilerinin özel yeteneklerini geliştirmek amacı ile 1993 yılında bu öğrencilerin tanılanmasına ilişkin bir model geliştirilmiş ve uygulama için 5 pilot il seçilmiştir. Ankara’da tanılama işlemleri tamamlanarak 1995 yılında Yasemin Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi açılmış, 1995-1996 öğretim yılında 45 öğrenciye hizmet verilmiştir.. Bu süreçte kazanılan deneyimler değerlendirilmiş, özel yetenekli ilköğretim çağı öğrencilerinin eğitimlerinin geliştirilmesi amacı ile 1997 yılında bir proje hazırlanmış ve uygulamaya başlanmıştır ( Akçamete ve Kaner, 1999).
1990’lı yıların en önemli olaylarından birisi de 1996 yılında Başbakanlığa bağlı Özürlüler İdaresi Başkanlığının kurulmasına ilişkin Yetki Kanunu çıkartılmasıdır. Başkanlığın kurulmasına ilişkin 1997 yılında 571 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname kabul edilmiştir. Kararnamenin amacı, özürlülere yönelik hizmetlerin düzenli, etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak için ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, özürlüler ile ilgili ulusal politikanın oluşmasına yardımcı olmak, özürlülerin sorunlarını belirlemek ve bunların çözüm yollarını araştırmaktır (Gökçe ve Ark., 2002). Ayrıca bu Yetki Kanunu çerçevesinde Özel Eğitim Hizmetlerinin nicel ve nitel yönden gelişmesine katkıda bulunacak özelliklere sahip 573 sayılı “Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”, Bakanlar Kurulunca kararlaştırılıp 6 Haziran 1997 yılında yürürlüğe girmiştir.
573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin amacı özel eğitim gerektiren bireylerin, Türk Millî Eğitiminin genel amaçları ve temel ilkeleri doğrultusunda, genel ve mesleki eğitim görme haklarını kullanabilmelerini sağlamaya yönelik esasları düzenlemektir. Kararnamede tanılama, değerlendirme ve yerleştirme süreçleri tanımlanmıştır. Ayrıca, erken çocukluk döneminden başlayarak, okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim yükseköğretim yaygın eğitime ilişkin ilkeler belirlenmiştir. Yine bu kararnamede engelli çocuklar için olası eğitim ortamları tanımlanmış, kaynaştırma eğitimine ilişkin esaslar belirlenmiştir. Kararnamede ailelerin özel eğitim sürecinin her boyutuna aktif katılımlarının sağlanması, özel eğitim politikalarının geliştirilmesinde özel eğitimle ilgili örgütlerin görüşlerine önem verilmesi, hizmetlerin toplumla etkileşim ve uyum sağlama sürecini kapsayacak şekilde planlanması gibi ilkeler yer almıştır (Akçamete ve Kaner, 1999; Gökçe ve Ark., 2002).
Gerçekten de 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ardından 18 Ocak 2000 tarihinde yürürlüğe konulan “Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği” ile özel gereksinimli bireylere sağlanacak hizmetler yasal olarak güvence altına alınmıştır. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde gönderme öncesi süreçler, tanılama süreçleri, eğitsel tanılama, izleme ve değerlendirme ekibi, yerleştirme ve izleme ile aile katılımı ayrı ayrı tanımlanmış, genel ilkeleri belirlenmiştir. Ayrıca Yönetmelikte özel gereksinimli bireyler için eğitim düzenlemeleri tanımlanmış, kaynaştırma eğitiminin ilkeleri, ölçütleri, biçimleri ile kaynaştırma eğitiminde görev alacak personelin görev ve sorumlulukları belirlenmiştir. Engelli olarak tanılanmış öğrenciler için bireyselleştirilmiş eğitim programlarının hazırlanması da aynı yönetmelikte ifade edilmiş bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde özel eğitim alanında pekçok gelişme ve değişme ortaya çıkmış bulunmaktadır. 80 yıllık çabanın olumlu etkilerini hem bu alana ilişkin yapılan yasal düzenlemeler boyutunda, hem alanda çalışan personelin nicelik ve nitelik açısından artışında, hem de uygulama düzeyinde elde edilen olumlu gelişmeler sonucunda görmekteyiz. Bugün pekçok özel gereksinimli öğrenci için tek yaşam alanı kendi evleri değildir. Engelli bireylerin toplum yaşamına katılımları giderek daha fazla artmış ve bu bireylere sağlanan eğitim olanaklarında da bir çeşitlilik meydana gelmiştir. Günümüzde engelli çocukların daha erken dönemde tanılandığı, erken eğitim olanaklarından daha fazla sayıda bebeğin/çocuğun yararlandığı, okul öncesi dönemde özel eğitim hizmetlerinin giderek yaygınlaştığı, kaynaştırma eğitimine daha fazla öğrencinin alındığı, engelli öğrencilere BEP hazırlama çalışmalarında bir artış olduğu dikkati çekmektedir. Ancak tüm bu sevindirici gelişmelere rağmen yapılacak pek çok iş bulunmaktadır.
Öncelikle her düzeydeki eğitim öğretim çalışmalarından tüm engelli bebeklerin/ çocukların yararlanması için hizmetlerin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Hangi yaşta olursa olsun tüm engelli bireyler potansiyellerini en üst düzeye çıkarabilmek için parasız uygun eğitimden yararlanmalıdırlar. Her yaştaki parasız eğitim hakkı ailelerinin bağlı bulunduğu sosyal güvence gözetilmeksizin tüm çocuklara verilmelidir. Ülkemizde engelli bireylerin yaşama, eğitim, çalışma gibi hakları yasalarca belirlenmiştir. Ancak bu hakların hayata geçirilmesinde güçlükler bulunmaktadır. İleriye yönelik yapılacak çalışmalarda bu güçlüklerin ortadan kaldırılmasına çalışılmalıdır. Engelli bireylere yönelik olarak sürdürülen çalışmalarda yaşanan bir diğer sorun bu hizmetlerin yalnızca sayısal olarak sınırlı olması değil, aynı zamanda niteliklerinin de birbirinden farklı olmasıdır. Bu nedenle verilen hizmetlerin niteliğinin artırılması da ileriye yönelik hedefler arasında yeralmalıdır. Ayrıca engelli bireylere yönelik sürdürülen hizmetlerin süreklilik içinde gerçekleştirilmesi gelişme için gereklidir. Bu sürekliliği sağlamak için hizmet verenler arasında işbirliği ve eşgüdümün olması da önemlidir.
Türkiye’de özel eğitime gereksinimi olan bireyler için gerekli planlamaların yapılması bu bireylerin sayılarının bilinmesini gerektirmektedir. Çeşitli engel gruplarının toplam öğrenci nüfusu içindeki oranlarını gösteren istatistikler bulunmamaktadır. Türkiye’deki engelli bireylerin sayısını belirlemek amacıyla Başbakanlık Özürlüler İdaresi Devlet İstatistik Enstitüsü ile 1998 yılında bir çalışma başlatmış ancak bu çalışma sonuçlanmamıştır. MEB’nın 1999 verilerine göre, sıfır- onsekiz yaşında yani eğitim çağında 3 milyon 650 bin engelli çocuğun olduğu görülmektedir. 1999-2000 yılında bu çocukların sadece 38.19’u , yaklaşık olarak %1’i eğitimden yararlanmış bulunmaktadır ( Gökçe, 2002). Bu sayılar bize eğitimde fırsat eşitliği konusunda ciddi sorunlarımızın olduğunu göstermektedir.
Engelli bireylere sağlanan hizmetlere baktığımızda ise 1995- 2001 yılları arası resmi- özel eğitim okulu/kurumu sayıları Tablo 1’de gösterilmiştir (Ilıcak, 2002).
Okul/Kurum Adı
1995-96
1996-97
1997-98
1998-99
1999-2000
2000-2001
İşitme Engelliler İlköğretim Okulları
41
45
48
47
48
47
İşitme Engelliler Çok Programlı Liseleri
3
6
8
8
8
8
Görme Engelliler İlköğretim Okulları
9
9
10
11
11
14
Ortopedik Engelliler İlköğretim Okulları
2
2
2
2
2
2
Ortopedik Engelliler Meslek Liseleri
2
2
2
2
2
2
İlköğretim Okulları ve Mesleki Eğitim Merkezleri
32
34
40
40
42
48
Eğitim Uygulama Okulları ve İş Eğitim Merkezleri
39
44
54
55
62
69
Yetişkin Zihinsel Engelliler İş Eğitim Merkezleri
3
3
3
3
2
2
Hastane İlköğretim Okulları
24
24
26
26
27
30
Bilim ve Sanat Merkezleri
2
2
4
4
5
9
Özel Eğitim Sınıfları
748
 
713
697
639
614
Kaynaştırma Eğitimi
       
5638
6849
Okul Rehberlik Servisleri
1038
1692
2033
2861
4697
5009
Rehberlik ve Araştırma Merkezleri
96
96
100
100
105
111
TOPLAM
2039
1959
3043
3856
11288
12184
Tablo 1’de görüldüğü gibi engelli bireylere sağlanan eğitim hizmetleri yıllara göre artış göstermektedir. Özellikle kaynaştırma eğitimi açısından bakıldığında bu sayının son yıllarda oldukça yüksek olduğu da dikkati çekmektedir. Ancak burada yalnızca niteliksel değil, aynı zamanda da niteliksel olarak da bir iyileşmenin olması gerektiği unutulmamalıdır.
KAYNAKÇA
Akçamete, G. ve Kaner, S. ( 1999). Cumhuriyetin 75 yılında çocuğa yönelik özel eğitim çalışmaları. 2. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi: Cumhuriyet ve Çocuk, Ankara: Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, No: 2, 395-405.
Ataman, A. ( 1997). Türkiye’de özel eğitime yeni yaklaşımlar. Millî Eğitim Dergisi, 136, 22-23..
Çağlar, D.(1990). Türkiye’de özel eğitimin bugünkü durumu ve sorunları. Eğitim Bilimleri I. Ulusal Kongresi. Ankara: 24-28 Eylül.  Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları..
DPT, (1992). Devlet Planlama Teşkilatı Raporu.
Enç, M. (1972). Görme özürlüler. Gelişim uyum ve eğitimleri. Ankara: Sevinç Matbaası.
Enç, M.; Çağlar, D. ve Özsoy, Y.( 1987). Özel eğitime giriş. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları.
Gökçe, F. (2002). Özel eğitimin sorunları. Çoluk Çocuk. 14 :32.
Ilıcak, G. G. (2002). Türkiye’de özel eğitim hizmetleri. Çoluk Çocuk. 14 :33-35.
Mevzuat (2002). Özürlülerle ilgili mevzuat. Ankara: T. C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Yayınları, No: 19.
Özsoy, Y. (1990). Türkiye’de özel eğitim. Eğitim Bilimleri I. Ulusal Kongresi. Ankara: 24-28 Eylül. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları
Şahin, S.(2003). Özel eğitim tarihçesi. A. Ataman ( Yay. Haz.). Özel gereksinimli çocuklar ve özel eğitime giriş, içinde. Ankara: Gündüz Eğitimcilik ve Yayıncılık.
Şûra Raporu, (1999). I. Özürlüler Şûrası: Çağdaş toplum çağdaş yaşam ve özürlüler. 29 Kasım- 02 Aralık . Ankara: T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Yayınları.

Hiç yorum yok: